Anadolu16.com

Ve Adalet…

26.12.2020
A+
A-

Selam tüm okuyuculara, adaletin hayatın temeli olduğunu düşünen tüm adil yüreklere…

Adalet; doğru olmanın kalitesi, doğruluk, tarafsızlık, hak edildiği şekilde ödül veya ceza, doğru, adil veya yasal olanı korumak için yetki ve gücün kullanılmasıdır. Sıradan günlük hayatımızda da farklı değildir; doğru olmanın kalitesi, standartıdır.

Doğruluk seviyemizdir adalet…

Yaptığımız haksızlıklar, usulsüzlükler bizim insan olma kalite seviyemizi düşürür. Bireysellikle kalmayan bu düşüşün devamında ise çevremize yayılması olağan bir hal alır. Yani adalet, bencillik ve haksızlık içinde bir kelime karmaşasına girer. Ki bu noktada toplumda, düzene güvensizlik kaosu başlar. Bu da en tehlikeli olanıdır. Çünkü bireysel haksızlıkların zamanla toplumsal hak arayışlarına dönüşmesi muhtemeldir…

Hafta içi iki yıldır devam eden bir adalet mücadelesi nihayet umutla beklenen adaletin tecellisiyle veya acının tesellisiyle karara bağlandı…

Kadın cinayetlerinden biriydi olay.

Düğününe bir gün kala nişanlısı Yunus Emre Akar tarafından canice öldürülmüştü Songül… Tüm kemikleri birbirinden ayrılana dek dövülmüş, iç organları iflas edene kadar darp edilmişti. Yerde baygın yatan Songül’ü oracıkta bırakıp su faturasını ödemeye gidecek kadar da soğukkanlıydı bu kişi. Döndüğünde ise ayılmadığını görünce 112 acil servisi arayıp olay yerinden kaçmıştı.

Kimsenin hak etmediği bu şiddetin sebebi neydi peki?

Ailesine göre Songül’ün düğüne bir gün kala nişanlısının onu aldattığını öğrenmiş olması ve ondan hesap sormasıydı.

Bu davanın ilginç tarafı savunmanın her duruşmada itiraf bir tarafa, akıl almaz beyanlarıydı. Songül ayağı kayıp düşmüştü, o sırada beyin kanaması geçirmiş bütün kemikleri kırılmıştı. Bir başka savunmasında ise Songül sinir krizi geçirmiş, kendi kendini dövmüş, yerden yere atmış ve tüm kemikleri o şekilde kırılmış iç organları hasar görmüş ve ölümüne sebep olmuş.

Yok artık!

İki yıla yakın süren mahkeme tutanakları savunmanın tutarsızlıklarıyla sürüp giderken, ilk otopsi raporlarının kaybolması ise tam bir faciaydı denilebilir. Sonrasında ikinci bir otopsi yapılması aylarca süren bekleyiş. Ailenin sanığın arkasında güçlü kişilerin olduğu beyanları ve delillerin karartılması korkuları iki yıl boyunca sürüp gitti…

Salı günü Bursa 14.Ağır Ceza Mahkemesinde Songül Yalçın dava duruşması yapıldı. Dışarıda Bursa Kadın Meclisi üyeleri, CHP Kadın Kolları, duyarlı vatandaşlarımız ve basın mensuplarımız aileye destek için yine oradaydılar.

Aile yine tedirgindi.

Mahkemenin yine ertelenmesinden veya sanık lehine bir karar çıkması en büyük korkularıydı. Onlar 24 yaşında gencecik kızlarına gelinlik giydirmenin hayaliyle düğün günü kefen giydirmişler, hep gurur duydukları, umutları olmuş kızlarını toprağa vermişlerdi. Tek istekleri, bunu onlara yapan kişinin cezasız kalmamasıydı.

Ve nihayet duruşma karara bağlandı, olay günü 112’yi araması ve planlanmış bir cinayet gibi görünmemesi onu ağırlaştırılmış müebbetten kurtarmıştı belki ama 24 yıldan az olmamak kaydıyla verilen ceza, müebbetti.

Evet, bu adaletin tecellisiydi.

Songül geri gelmeyecekti ama ailesinin yüreğindeki acıya, ”kanı yerde kalır mı?” acabalarına adaletin bir tesellisiydi…

Başka Songüllerin hayatının kurtulmasıydı belki de…

Adaletin verdiği huzur ve güvendi en mühim olanı da…

Ve inanmaktı, inancın temelinde olduğu gibi…

”Bir saat adaletle hükmetmek, bir sene ibadet etmekten daha hayırlıdır.”

(Hadis-i Şerif)

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.