Dolar 40,7930
Euro 47,8648
Altın 4.401,88
BİST 10.949,95
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 34°C
Açık
Bursa
34°C
Açık
Çar 33°C
Per 34°C
Cum 33°C
Cts 33°C

O fotoğrafın hikayesi…

O fotoğrafın hikayesi…
28 Ekim 2023 09:45
A+
A-

Zihnimize yerleşen çok özel fotoğrafın anısını, hep birlikte tekrar yaşayalım mı?

Bu özel fotoğraf, gerek takvimlerle, gerekse aldığımız gazete ve dergilerle ev ve işyerlerimizde yerini almıştır.

Siyah/beyaz tek bir karakter, bizim tarihimizi ne de güzel ifade etmiştir.

Kimler vardı o tarihi fotoğrafta… Kim çekmişti… Bu fotoğrafı çekerken başına neler gelmişti…

29 Ekim 1929 tarihi, özel bir gün ve o fotoğrafta, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Meclis Başkanı Kazım Özalp, Başbakan İsmet İnönü ile birlikte milletvekilleri yer almaktalar.

Cumhuriyetin kuruluşunun 6. yılındaki kutlamaları yansıtan bu kareyi, Atatürk’ün fotoğrafçısı Ali Rıza Tuncay çekti.

Birinci TBMM binasının fiziki yetersizliği sebebiyle, 18 Ekim 1924 tarihinde, İkinci TBMM olarak hizmete açılan yerdeki bu olayı, çoğumuz pek de bilmez diye düşünmekteyim.

İşte tüm bunların kısa özeti, Yaşar Gürsoy’un, Atatürk ve Berberi adlı kitabında saklı.

”Mustafa Kemal, Cumhuriyet Bayramı kutlama töreni sonrası TBMM’den çıkacakken, bu önemli anı görüntülemek ve tarihe mal etmek için fotoğrafçılar Meclis kapısının tam karşısında Ankara Palas’ın önünde yerlerini çoktan almışlardı. Fotoğrafçılar o günün koşullarında güzel bir enstantane yakalayabilmek için fotoğraf makinelerinin sehpalarını en uygun yere yerleştirmek için çalışmaktaydı. Bunlar, Atatürk’ü sürekli olarak izleyen ve biraz da birbirleriyle rekabette olan arkadaşlardı.

O fotoğrafçılardan biri de Ali Rıza (Tuncay)’ydı. Zayıf, narin yapılı biriydi. O da kendisine güzel bir yer edinebilmek için çabalamaktaydı, ancak rekabet diğer fotoğrafçıların kendisini kaza ile iterek yere düşmesine neden olmuştu.

O çok önemli tarihsel anın fotoğrafını çekemeyen Rıza, üzüntü ve sinirinden bir kenara çekilerek ağlamaya başladı. Gazi birkaç adım attıktan sonra Ali Rıza’nın ağladığını fark etti. Durdu, yanına çağırtarak ne olduğunu sordu:

”Neden ağlıyorsun çocuk?”

Üzüntü içinde olanları anlattı.

Hoşgörülü, sevimli hali ile yanındakilere, ”Arkadaşlar tekrar içeri girip, aynı şekilde dışarı çıkacağız.” dedi.

Öyle de yapıldı, fotoğrafçı Rıza da resmi çekme şansını yakalamış oldu.’’  (Yaşar Gürsoy – Atatürk ve Berberi – İnkılap Kitabevi 3. Baskı sy. 154)

Tarih, 29 Ekim 1929…

Cumhuriyet Bayramı tüm ülkede doya doya, coşkulu bir şekilde kutlanmakta.

Bu tarihi fotoğrafta mesleğini yapmak üzere çaba gösteren fotoğrafçı Ali Rıza Tuncay’ın, fiziki yetersizliği sebebiyle yere düşmesi sonucu ağlaması ve bu durumu, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gözlemlemesi.

O, fotoğrafçıyı onurlandırıp mutlu etmesi, adına ne derseniz deyin insancıl, yüreği sevgi ve hoşgörü dolu kısacası, ‘koca yürekli’ bir önderlik özelliği.

***

29 Ekim 2023 Pazar günü, Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünü hep birlikte onur ve gurur duyarak kutlamaya gereksinimimiz varken…

Çeşitli bahanelerle, 100. yıl etkinliklerinin kaldırılması ya da dar kapsamlı kutlanılması siyasi iktidar, muhalefet, basın, STK’lar, üniversiteler, dernekler vb. adına ne derseniz deyin bizler için üzülecek bir durum.

Hangi ülke olsun ki, 100. tarihi kuruluş yıl dönümünü bu kadar yetersiz, seviyesiz ve dar kapsamda kutlasın.

İnanın, bizden başka hiçbir örneği de yoktur, olamaz da.

Lütfen düşünelim…

Sebep…

Diyanet İşleri Başkanlığı (Reisliği), halkı aydınlatarak cahillikten ve din tüccarlarının elinden kurtarmak üzere, 1924 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu bir kurum…

İlk Diyanet İşleri Başkanı, eski Ankara Müftüsü Börekçizade Mehmet Rıfat Efendi‘dir.

Cumhuriyetimizin kuruluş sürecinde ve ‘Millî Mücadele’ döneminde, Mustafa Kemal Paşa’ya en önemli güç ve desteği veren de odur.

Atatürk’ün, çok büyük önem vererek kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı, bugün kuruluş amacından çok uzakta ve önemli tarihi günlerde bile Mustafa Kemal Atatürk adını anmadığı gibi, ona yapılan her türlü hakaret ve küçük düşürücü eylemleri de görmezden gelmektedir.

Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünde camilerimiz neden, ‘Türk bayrakları’ ile donatılmamakta ve de son ‘cuma hutbesinde’ bile kurucu önderimizin adı anılmamaktadır?

***

Cumhuriyet, bizlere öğretildiği gibi ”ulusun, egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı devlet biçimi.” şeklindedir.

Prof. Dr. Emre Kongar’ın deyimi ile; ”Cumhuriyet, çok kan ve gözyaşı dökülerek kazanılan bir istiklal savaşıdır: Bir devrimcinin, dâhi bir komutanın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, halkı ile birlikte kazandığı askeri bir zaferdir. Cumhuriyet, Doğu’nun Batı’ya karşı zaferidir.” (29 Ekim 2020 tarihli Cumhuriyet Gazetesi)

Başka söze gerek var mı ?

Cumhuriyetimizin ilanının 100. yıl dönümünde, Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi saygı, sevgi ve rahmetle anıyoruz.

Cumhuriyet Bayramımızın 100. Yılı Kutlu Olsun…

Gurur ve onur duyarak, inadına kutlayalım…

***

Mustafa Kemal Atatürk’ün şu önemli sözünü, tüm toplumca yeniden yorumlamamız gerekir:

”Cumhuriyet düşüncede, bilgide, sağlıkta güçlü ve yüksek karakterli koruyucular ister. Hükümetlerin icraatı menfi olup da millet itiraz etmez ve iktidarı düşürmezse bütün kusur ve kabahatlere katılmış demektir.”

Sağlık, sevgi ve hoşgörü ile kalınız…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.