Anadolu16.com

Ulusal Egemenlik, varlığımızdır…

22.04.2021
A+
A-

23 Nisan 2021 tarihi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) açılışının 101. yıldönümüdür. Ümmet toplumu olmaktan çıkıp, birey olarak cumhuriyete ve demokrasiye giden yol açısından anlamlı ve özel bir gündür.

Mustafa Kemal ATATÜRK, tüm yaşamı boyunca çocuklara sevgi ve güven duymuştur. Bundan dolayı da cumhuriyeti çocuklara armağan ve emanet etmiştir.

Ulu Önderimizin, benim çok hoşuma giden bir sözü; ‘’Gençler! Cesaretimizi kuvvetlendiren ve devam ettiren sizsiniz. Siz almakta olduğunuz eğitim ve kültür ile insanlık meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir özgürlüğünün en değerli simgesi olacaksınız.’’

Cumhuriyetimiz, bilimsel çağı yakalamak için, gençlerin eğitimine çok önem vermekte, onları düşünen, sorgulayan, üreten, sonuç odaklı kısacası biat etmeyen nesiller yaratma fikrini taşımaktadır.

Mustafa Kemal ATATÜRK  tarafından, dünyada çocuklara armağan edilen ilk ve tek “Çocuk Bayramı” olmasının onur ve gururunu yaşamaktayız. TBMM, 23 Nisan 1920’de açıldı ve bu anlamlı gün 1921’de “Milli Bayram” ilan edildi. 23 Nisan 1927 tarihinde de “Çocuk Bayramı” olarak kutlanmaya başlandı.

1979 yılında UNESCO tarafından “Dünya Çocuk Yılı” olarak tüm dünyada varlığı kabul edilmiştir.

Ulusal egemenliğin, tek bir kişiden alınarak tüm halka verilişinin ve Türkiye Cumhuriyetimizin kuruluşunu simgeleyen bu bayramın adı 1983 tarihinde “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak değiştirilmiştir.

Ulusal egemenlik, iktidar gücünün kral, padişah, kişi ve zümre vb. unsurlardan alınarak tamamen ulusa verilmesidir.

Hukuk ile demokrasiyi kapsayan ana unsur; Ulusal Egemenliktir. Modern bir toplum ancak ulusal egemenlik ilkesini yaşatarak ayakta kalabilir.

Prof. Dr. İhsan Güneş‘in, Atatürk Araştırma Merkezi – Cumhuriyet Dönemi Demokratikleşme Faaliyetleri kitabında, Osmanlı İmparatorluğu yönetim sistemini şu şekilde açıklamıştır; ‘’Osmanlı İmparatorluğu da çağdaşları gibi mutlak monarşiye dayanan bir devletti. Devletin başında bulunan padişah, bu göreve irsi yolla geliyordu. Yaptıklarından dolayı kendi vicdanından başka hiçbir yere hesap vermezdi. Ülkeyi yönetme yetkisini Tanrıdan aldığı için yetkileri sınırsızdı.

Padişah yasama, yürütme görevlerini kendi elinde toplamıştı. Ülke yönetiminde en yakın çalışma arkadaşları sadrazam ve şeyhülislamdı.’’

Prof. Dr. Hamza Eroğlu’nun, Atatürk Araştırma Merkezi – Atatürk ve Milli Egemenlik kitabında belirttiği üzere;

‘’Osmanlı Devleti’nde, egemenlik Osmanlı ailesine aittir ve kutsaldır. Ayrıca egemenlik ailenin erkek üyelerine ait bulunmakta, hükümdarlık makamına geçen egemenliği kendi kişiliğinde toplamaktadır. En büyük erkek çocuk, saltanat hakkına sahip olmakta idi. Daha sonraları 17. yüzyıl başında saltanat hakkı, Osmanlı ailesinin en yaşlı erkeğine geçmektedir.

Egemenliğin padişaha değil fakat kayıtsız şartsız ve doğrudan doğruya Türk milletine ait olduğu zihniyetini devlet hayatımıza kazandıran, onu kamu hukukunun bir temel ilkesi haline getiren Atatürk olmuştur.

21 – 22 Haziran 1919 meşhur Amasya Tamimi ile ‘Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır’ parolası, millet egemenliğine ve milli istiklale yer vermektedir. Böylece Amasya Tamimi ile milli egemenlik esasına dayanan hükümet fikrinin ilk tohumu atılmış olunuyordu.

Padişah Vahdettin’in, ‘Bir millet var, koyun sürüsü… Buna bir çoban lazım..  O da benim…’ sözleri, milleti küçük görmekten başka bir şey ifade etmemektedir. Buna karşılık, millet iradesini değerlendiren Atatürk, İzmit’te İstanbul gazetecilerine verdiği demeçte; ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Olaylar ve tarihi tecrübelerimiz, milleti koyun sürüsü gibi gören idare tarzlarının ülkemizde uygulanamayacağını göstermiştir.’ diyerek Türk milletinin bir çobanın yönettiği sürü olmadığını ifade etmiştir.’’

Egemenlik hakkının ulustan alınarak başka kişi ve kurumlara devredilemeyeceği hususunu bizlere miras bırakan Ulu Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK olmuştur. 1919 yılında Samsun’a çıkmaya hazırlandığı günlerde bile ‘’Ulusal Egemenlik’’ fikrini ortaya koymuştur. Ona göre diktatörler; ‘’ulusa dayalı’’ egemenliği değil, ‘’şahsi iradelerini’’ tanırlar.

Cumhuriyetimizin, bizlere verdiği en önemli kazanım; TBMM ile birlikte ulus egemenliğine dayalı bir sistem sayesinde, gücünü sadece halkından alarak, tüm dünyaya barış tohumlarını atan çağdaş bir ülke konumuna getirmesidir.

Akıl ve bilim, Cumhuriyetimizin kılavuzu olmuştur… Bu yola bugün de taş koyan, engel olan güçler vardır. İşte bu yolda bizleri bir arada tutacak olan faktör de demokrasi unsurudur…

Devletin Yasama, yürütme ve yargı işlevlerinin birbirine karşı bağımsız organlar tarafından yerine getirilmesini simgeleyen ‘’Kuvvetler Ayrılığı’’ sisteminin tek elde toplanması, müdahale edilerek tüm kurumların zarar görmesi, demokrasi açısından sakıncalıdır. Demokrasiyi araç olarak kullanmak ve demokrasi güçlerini kendi siyasi amaç ve menfaati için kullanmak çok tehlikelidir.

Mustafa Kemal ATATÜRK’ün deyişi ile; ‘’Özgürlüğün de, eşitliğin de, adaletin de dayanağı ulusal egemenliktir.’’

101.yıldönümünü onur ve gururla kutlayacağımız Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun.

Sağlık, sevgi ve hoşgörü ile kalınız…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.