Anadolu16.com

Tarım Milliyetçiliği

19.02.2021
A+
A-

Sahte milliyetçilik, gün gelir o milliyetçileri çulsuz, nadan ve değersiz bırakır. Bu, “Gerçek milliyetçi olmakla ancak vatana millete yararlı olunabilir” demektir.

Mesela; bir tarım ülkesi olan Türkiye’de tarımı iyileştirerek, geliştirerek sürdürülebilir kılmak, tam da kastettiğimiz gerçek milliyetçiliktir.

Tarımı bitirerek ülkenin yoksul, milletin aç kalmasına sebep olmanın ya da seyirci kalmanınsa sahte milliyetçilik olduğunu izaha gerek var mı?

Türkiye 2002’ye kadar dünyanın en itibarlı ülkelerinden biriydi. Lakin bugünkü iktidarın, işbaşına geldiği günden beri kapitülasyoncu padişahlara özenerek yönetmesi, Türkiye’yi aynı nedenlerle Osmanlının battığı yere getirmiştir.

Türkiye batıyor:

Türkiye, tarımı sayesinde iyi kötü kendi yağında kavrulan bir ülkeydi. Artık değil!

Çünkü iktidar Türkiye’yi içerde 2 küsur trilyon TL, dışarıda 550 milyar dolar borçlandırarak Osmanlı’daki gibi kapitülasyonlar dönemine soktu. Bir havaalanı, bir tüp geçit, bir otoyol, iki köprü, on hastane karşılığında yabancılara ve onların hukukunun korumasında birkaç işbirlikçi yandaşına tanıdığı ayrıcalıklarla, ülkenin gelecek yirmi beş yılını bu kapitülasyonlara ipotek ettirdi.

Bunun sonucunda işsizlik yüzde kırka dayandı. Enflasyon yüzde elliyi aştı. İktidar çevreleri hariç ülkenin tamamı yoksullaştı. Bütün sektörler durağanlaştı. Tarım ise kendini amorti etmekten dahi uzaklaştı ve battı.

Pandemi bahane:

Eğer pandemi gerçekten de ekonomik çöküşün sebebi olsaydı, o zaman bütün dünyada esnaf kepenk indirmiş, üretim durmuş, tarım da bitmiş olmaz mıydı? Halbuki dünyada önüne geçilemeyen ölümler hariç her şey kontrol edilebilir durumdadır. Türkiye’de ise iktidar Covid-19 salgınını, sadece tarımı bitirmesinin değil Türkiye’yi batırmak için uyguladığı tüm politikalarının bahanesi olarak lanse etmektedir.

Dolayısıyla tarımın bitişi, kapitülasyonları da geçtik Türk milletini belki de ilk defa açlıkla yüzleştirdi. Ülkenin dört bir yanından insanlar “Evimize ekmek götüremiyoruz”, “Açız” diye feryat ediyor.

Pandeminin yaşandığı son bir yılda evine ekmek götüremeyen herkese ancak 6 milyar liranın ödenebildiği ülkemizde, maşallah tarım ürünleri ithalatına 75 milyar lira gitmiş. Sözde tarım ülkesi!

Tarım milliyetçiliği:

Osmanlının Düyunu Umumiye borçlarının ödenmesi ve ülkemizin bu çöküşüne kadarki kalkınmışlığı, tarımsal üretimi sayesindeydi. Bugün vatandaşın evine ekmek götüremeyişi ise tarımdan uzaklaşılmış olmasından dolayıdır.

Türkiye’nin ekilmeyen tarım alanları neredeyse üç Trakya büyüklüğüne ulaştı. AKP iktidara geldiğinde 5 milyon çiftçi ailesi varken şimdi sisteme kayıtlı 600 bin çiftçi kalmış.  Devletin mülkiyetinde olan 395 bin futbol sahası büyüklüğündeki kıymetli araziler bile son altı sene içinde satılmış. Yerli ve yabancı bankaların haciz koyduğu çiftçinin toprağı ve her türlü varlıkları hariç. Beşli müteahhit çetesine milletimizin ödediği vergilerin 157 milyar ABD dolarını veren iktidar, milleti doyuran çiftçiye son iki yıldır ancak 22 milyar Türk Lirasını lütfeyliyor.

Halkını önce borca batırıp kapitülasyonlara, sonra da açlığa mahkum eden bir iktidarın dünyaya caka atması, çok gülünç. Artık içeride ve dışarıda bu cakaları seyretmekle kalmanın değil memleketi batırdıklarını, sattıklarını görmenin, memlekete ve memleketin tarımına dört elle sarılmanın zamanı!

Ve zaman, “Yerli Malı Haftalarını” yeniden ve büyük coşkularla kutlamanın zamanı. Bu konudaki milli coşku ve heyecan kaybedilirse, Türkiye bir daha ayağa kalkamaz.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.