Anadolu16.com

GERGEF

13.08.2021
A+
A-

Siz hiç, kerpiçten bir evin içinde gacur gucur yürüdünüz mü?

Garip bir değişkenliği vardır bu evlerin. İçinde hiç bir şey devinmediği halde günün farklı zamanlarında sürekli değişiyormuş gibi gelir hep o naftalin kokulu evler. Bu durum bazı bazı çocukça bir oyuna dönüşür. Gün ışığının hareketlerinin yarattığı bir algı halinin mi, yoksa etrafımda yaşanan büyük insan hayatlarının mı bu değişime müsebib olduğunu bilmiyorum hala. Geceleri alçak tavanlı odada uykuya dalmadan hemen önce yan odamda anneannemin durmaksızın işleyen dikiş makinesinin yeknasak ritimleri, uykulu çocuk kafamda garip ve yine değişken bir müziğe dönüşürdü bende. 1 dönüm bahçe içinde – karadut, kayısı, armut ağacı olan – Polatlı’da bir evdi bir zamanlar.

Bu topraklarda yaşayan belli bir yaşa gelmiş herkese nasip olmuştur öyle bir evde çocuk olmak. İçine girdiğinizde kaybolduğunuz, ne yapacağınızı, nereye oturacağınızı unutturan bir ev. Mis kokulu insanların mis kokulu evleri… Hatta o kadar mis kokardı ki tuvaleti bahçede bulunurdu.

Yıllar sonra içinizi burkan, gözlerinizi özlemle dolduran sıcacık haneler… Kendinizden geçercesine attığınız kahkahaların ve içiniz çıkarcasına döktüğünüz gözyaşları her bir köşesine sinmiştir o evin. Sakinliği ile zaman kavramının ortadan kalktığı sığınak. Her zaman gizemli tarafı ağır basmıştır bu evlerin. Her odasının her çekmecesini korkuyla irdelemek ister insan bu evlerde. Her çekmecesinin üzerinde sanki beni karıştır yazarmışcasına.

Avlusunda yediveren mis kokulu güller, trabzansız merdivenler, korkuluksuz pencereler, hayatında bir döşek, yüklüklerinde atlas yorganlar, kütüphaneli bir divan, kasnak üzerine kurulu yer sofraları, bordo renkli kumaştan yapılmış bir abajur, koyu yeşil cam kültablaları, mutfağında süt, şeker ve undan bulamaç, duvarlarında ve evin döşeklerinin yastıklarında işlenmiş gergefler…

1950lerin objeleriyle süslü evler, tel dolaplar, üzerinde kendi musluğu olan kovalar, açacak yerleri kopmuş yüzyıllık mobilyalar, işlemeler, sandıklar, anneannenin genç kızlığından kalmış fotoğraflar, ağaçtan düşünce kanayan diz kanamaları, bahçesinde kovalanan tavuklar, toprağın içinde kalan kırık tabak parçalarını bir arkeolog edasıyla arayışlar… Çocuk gibi demeyeceğim, zaten çocuk değil miydiniz? Gizli bir mabed bulmuş sandıklar karıştırılırdı hep, içinden kumaş parçaları çıkardı. Bebeklere elbise dikilirdi o kumaş parçalarından. Geçmişin dokularını geleceğe taşımak istermişcesine. İlk dikiş dikmeyi o zaman öğrendim ben. Eski takvim arkaları okunurdu çünkü 1950lerden sonra cemrenin ne zaman düştüğünü merak ederdik. Hükümdarı olduğumuz ilk topraklardı… Dublex değillerdi. İki katlılardı.

Cadde gürültüsüne rağmen sessiz, sakin, mis gibi bir türbe evidir. Ne çocukken, ne genç kızken hiçbir vakit “başını ört, öyle giyinme” demeyen ama öteki taraf için yaşayan insanların güzide evleri… Bağdaş kurma, ayaklarını altına al evladımdır. Sesin yükseltilmediği, kimsenin yargılamadığı, kimsenin dedikodusunun yapılmadığı, tüm gözlerin gülümsediği, dünyanın en güzel çorbasının kaynatıldığı canımın içi evlerdir. Yavrumun yavrusu diye sevildiğimiz, ‘canım’ dendiğinde ‘sensin canım’ diyen çiçek evler. 21. yüzyılda Osmanlı Saray kültürünün yaşanabileceği yerdir.

 Şimdilerde, istimlak geldi. Yarısını yol aldı, yarısı da apartman oldu.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
10 Eylül 2021
25 Ağustos 2021
12 Nisan 2022
24 Mayıs 2022
22 Nisan 2022
18 Ekim 2022
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.