Anadolu16.com

28 Şubat 1997…

01.03.2021
A+
A-

Türk demokrasisinin önemli bir sınavıydı 28 Şubat 1997…

Milli Güvenlik Kurulu toplantısı ve diğer demokrasi sınavlarında olduğu gibi ülke olarak yine kaybettik.

Türkiye 90’lı yıllara 70’li yıllarda olduğu gibi koalisyonlarla başlamıştı. Kırılma noktası; iktidarda bulunan ANAP’ın erimesi ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ani ölümü.

1992 yılında bir taraftan PKK terör örgütü eylemlerini kalkışmaya dönüştürürken, diğer taraftan Türk toplumu aşırı dinci örgütlerle tanışıyordu. Dinci terör örgütleri ses getirmek için Atatürkçü, sol aydın, akademisyen ve gazetecileri hedef alırken, Güneydoğuda Hizbullah eliyle PKK’ya karşı mücadele vererek algı oluşturuluyordu ve çok sayıda cinayet işlenmesine rağmen çoğunun faali hala bulunmuş değil.

Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis, dönemin Cumhurbaşkanı Başdanışmanı eski Bakanlardan Adnan Kahveci ve gazeteci Uğur Mumcu’ların öldürülmesi; sonradan anlaşıldı ki 28 Şubat’a gidilen yolun başlangıcındaki suikastlardı. Bu dört ismi bir araya getiren ise öncelikli olarak Kürt sorunu, Ortadoğu ve Asya’da enerji pastasından pay almakla alakalı raporlardı.

Türkiye 80 öncesindeki gibi yine kara bir el tarafından karıştırılmaya başlanmıştı. Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Muammer Aksoy, Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç, Turan Dursun, İlahiyatçı Prof. Dr. Bahriye Üçok ve daha niceleri bu dönemde suikast sonucu katledildiler.

Bu kadar rahat kimler cinayet işledi bilinmiyor, aradan 24 yıl geçmesine rağmen devlet zanlıları yakalama konusunda halen sessiz.

PKK terör örgütünün kanlı olayları, diğer taraftan Şeriat isteyen grupların seslerini yükseltmesi toplumda, “Bölünüyor muyuz, yoksa laiklik gidiyor mu?” sorularını gündeme taşımıştı.

Aşırı dinci terör örgütleri bir anda nasıl ortaya çıkmıştı ve dönemin Refah Partisi’nin içlerine nasıl sızmıştı?

Başörtüsü ve Filistin’e destek mitingleri, bu örgütlerin saha çalışmasını yaptığı yerlerdi. O gün o kalabalıklarla övünenler, daha sonra iktidara gelecek ve bu gerçeklerle 28 Şubat 1997 tarihinde saat 15.00’de MGK karşı karşıya kalacaklardı.

Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan, partisinin içindeki aykırı seslere karşı etkisiz kalınca TSK en üst perdeden tepkisini dile getirmeye başladı.

28 Şubat 1997 tarihindeki MGK toplantısında ne oldu?

Aslında hiçbir şey olmadı, bir güç gösterisiydi. O zaman kazanalar askerlerdi, kaybeden ise başta Erbakan ve Çiller oldu siyaseten. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise denge politikası uygulamış, askerleri rahatlatacak takdirini kullanarak Erbakan yerine hükümeti kurma görevini ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’a vermişti.

Güvenlik Kurulu toplantısında dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya, TSK’nın sözcüsü gibiydi ve Başbakan Erbakan’a ağır ithamlarda bulundu ve, “Hiç Türk kelimesini kullanmıyorsunuz” diyecek kadar ileri gitmesine rağmen Erbakan aksine sakin bir tavırla, “Maraşlıyız ve Kozinoğluyuz, öz be öz Türküm” demişti.

Devleti kendisine ait sananlarla halkın seçtikleri arasındaki kavganın sınırlar ötesinde planlanıp sınırların içerisinde uygulanması, belki de en acı gerçeğimiz.

27 Mayıs ve 12 Eylül’den demek ki ders alamamışız.

Hele ki; 15 Temmuz darbe girişimi 28 Şubat’tan da ders alamadığımızın bir sonucu değil mi?

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.