Dolar 40,7749
Euro 47,8628
Altın 4.414,41
BİST 10.949,95
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 34°C
Açık
Bursa
34°C
Açık
Per 34°C
Cum 33°C
Cts 31°C
Paz 31°C

Aktif Ölü

Aktif Ölü
13 Ekim 2023 12:06
A+
A-

Hiç unutmuyorum;

Rahmetlilerim anne ve babam emekli olduklarında bunu kutlamak için parktaki geçmişte pek revaçta olan bir restauranta gitmiştik.

Demek ki o zamanlar emekli olmak kutlanılacak bir şeymiş ve  emek vermiş anlamına gelen bu sözcük belki de içi en dolu sözcüklerimizden biriymiş.

Hatta gurur vesilesi bir paye imiş bile ki, bizim kuşağa emekliye saygı da öğretilirdi ailelerimiz tarafından.

İtiraf edeyim; ben de aktif çalışma hayatım boyunca bir gün emek(li) vatandaş kategorisine yükselip sosyal sınıf atlayacağını umut edenlerden biriydim.(Nereden bilebilirdim ki sosyal sınıfın sosyal atık kavramına evrileceğini…)

Hatta o klasik sahil kasabasına yerleşme mottosunun hayallerini kurar kurar keyiflenirdim.

Hayat kafama vura vura bana keyifin kimde olduğunu öyle bir anlattı ki, William Shakespeare’nin ”Önce hayaller ölür, sonra insanlar” sözünün altına imzamı atar oldum.

Neyse;

Şimdi bu emeklilik meselesine girersem konudan  bir makale ile çıkmam mümkün olmayacak; iyisi mi ben bir an önce sadede gelip yazının başlığının nereden geldiğini yazıvereyim de önermenin bir ironi olmadığı anlaşılsın.

2008’de benden 8 yıl önce emekli olan hanımın emeklilik işlemleri için o zamanlar Altıparmak’ta bulunan Sigorta binasının katları arasında koşuştururken gözümüze çarpmıştı; sanırım üçüncü kattaydı ve rutubet kokulu bir odanın kapısının üzerinde asılı tabelada yazıyordu;

Aktif Ölü Servisi

Merak ettim tabi; çaldım kapıyı, başımı aradan uzatıp sordum;

‘‘Burası ne servisi?’’

İçeridekiler, ‘Emeklilik Servisi’ dediler.

Bize de o gün bu gün pasif ölü olana kadar sabretmek kaldı.

O zaman pek şaşırmıştım ama servise bu adı koyanların ne kadar haklı olduklarını şimdilerde deneyimleyerek kabullenmek varmış kısmette.

Şükür ki zombi servisi dememişler.

O daha ağır olurdu işte…

Ha bir de yukarıda ayraç içerisinde değindiğim son zamanlarda da emekliler için oldukça sık dillendirilen ‘‘Sosyal Atık’’deyimi de var.

Ama bu yazıda ona da hiç girmeyeceğim.

Zira kendileri başlı başına bağımsız bir makale olma niteliğini çoktan hak etmiş durumdalar.

Eh artık pasif ölü olmazsak onu da yazar, köşemize atarız bir ara.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.